İntihar, kişinin kendisine yönelik olan en büyük şiddet davranışıdır. Bu şiddet davranışı; kendine zarar verme veya ölüm düşüncesini içeren intihar düşüncesini de barındırmaktadır. İntihar davranışında, ölümle sonuçlanan eylemler “intihar veya tamamlanmış intihar”, ölümle sonuçlanmayalar ise “intihar girişimi veya tamamlanmamış intiharlar” olarak adlandırılmaktadır. Diğer bir kavram olan “intihar düşüncesi” ise; bir kişinin ölme isteğini yansıtan ifadeler kullanması ya da tutum ve davranışlarından böyle bir niyete sahip olduğu sonucuna varılmasıdır.
Adli olgulara orijin belirlenerek otopsi yapılmaması ciddi sorun doğurabilir. Burada orijin olarak bahsedilen kavram oluşum nedeni yani; Kaza mı? İntihar mı? Cinayet mi? sorusunun yanıtlanması büyük önem taşımaktadır. Otopsi yapılmayan intihar vakaları bazı suç delillerinin gizli kalabileceği, daha sonra mezar açılsa dahi lezyonların değişime uğraması nedeni ile tanı koymakta güçlük çekileceği de dikkate alınarak intihar olgularında mutlaka otopsi yapılmalıdır.
İntihar olaylarında en zorlanılan bölüm olguların tam olarak intihar olduğuna karar verilmesidir. Tüm araştırma yöntemleri ve toksikolojik araştırmaların yanı sıra ölen kişilerin intihara neden eğilimli olduğunun saptanması da gerekmektedir. İntihar kaotik bir olaydır. Ortaya çıkışında birçok etkenin bir arada olduğu saptanmıştır. Bunlar; biyolojik ve fiziksel durumlar, genetik etkenler, çevresel koşullar, psikolojik faktörler, ekonomik problemler, istismar geçmişi, ihmal gibi etmenlerdir.
Aynı zamanda intiharlar; zaman, yaş grubu, cinsiyet, ırk, kültür, din, sosyal normlara göre büyük ölçüde değişen çok fazla faktörün bir araya gelmesiyle meydana gelen bir olgudur. Bu nedenle; intiharın coğrafi olarak değişimi de söz konusudur. Bahsettiğimiz coğrafya mekânsal yapı, dağılım ve süreçlerin açıklaması ve analizi ile ilgili bir içeriğe sahiptir. Bir halk sağlığı
sorunu olan intiharlarda coğrafya koşulları içerisinde önemli bir konumdadır. Coğrafi konumun önemini ortaya koyabilmek adına bazı araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda; mevsimlerin, güneşlenmenin, haftanın günlerinin dahi etkisinin bulunduğu hatta bu koşullara bağlı olarak ta intihar yöntemlerinde de değişiklikler görülebileceği saptanmıştır.
“İntiharlar en çok, doğanın en güler yüzlü ve ısınında en tatlı olduğu yaz mevsiminde olmaktadır. İnsan, yaşamın en kolay olduğu zamanda ondan ayrılmayı tercih etmektedir. İntiharlar gündüz daha çok olmaktadır. Çünkü gündüzün insan ilişkileri birbirine karışmakta ve toplumsal yaşam daha yoğun olmaktadır (Durkheim, E.).”
İntihar, stres yaratan yaşam koşullarına tepki veren normal kişilerden, ağır ruhsal bozukluğu olan kişilere kadar geniş bir popülasyonda görülebilmektedir. İntihar girişiminde bulunan kişi gerçekten ölmek arzusunda olabileceği gibi, bu davranışlarında acısını, çaresizliğini ve umutsuzluğunu dile getirmeyi amaçlamış olabilir. Gittikçe artan genç ve dinamik nüfusu barındıran Türkiye’nin toplumsal, kültürel, sosyal ve ekonomik yönden ciddi değişim geçirmesi nedeniyle bu olaylardan en çok etkilenen grupların başında çocuk ve ergenler gelmektedir.
İntihar olgularında en önemli faktörlerden birisi de sosyal faktörlerdir. Aynı zamanda; intihar olaylarının yazılı ve görsel medya organlarında teşhir edilmesi, intihara kalkışma davranışının artmasında risk faktörü oluşturmaktadır. İntihara girişiminde bulunmuş kişilerin bu davranışı tekrarlama riski her zaman vardır. Daha önce birkaç kez intihar girişiminin olması, yüksek intihar eğilimleri, depresyon, düşmanlık ve agresiflik, ümitsizlik, sosyal izolasyon, akademik performansların düşüklüğü, ailede uyuşmazlık, istismar veya ihmal, anne ve babanın psikiyatrik hastalıkları ilerleyen zamanlarda intihar davranışının tekrarlayabileceğinin göstergelerindendir.