“Emeğin tarafındayız”
>> ALİ BOZ ŞEYDA TURAÇLAR
Birleşik Kamu-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, yaptığı açıklamada, şunları söyledi. “Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, emeğin hakkını savunurken demokrasiden, adaletten ve halk iradesinden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha kamuoyuna ilan ediyoruz. Ülkemizde Her geçen gün derinleşen yoksulluk, güvencesiz çalışma ve adaletsizlik, toplumun en geniş kesimlerini etkilerken, çalışanları köleleştiren bu kötü düzene itiraz edenler susturulmak isteniyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi gücü kullanırsa kullansınlar Birleşik Kamu İş öncülüğünde büyüyen güçlü sesimizi susturamayacaklar. Ne emeğimizden ne ekmeğimizden ne de Cumhuriyet değerlerinden vazgeçmeyeceğiz! Birleşik Kamu-İş olarak, Emeğe saygı, toplu sözleşmede adalet, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük istiyoruz!”
Yıldırım, ayrıca şöyle konuştu. “Alınterimiz, emeğimizin hakkı ve adalet için verdiğimiz bu mücadele, yalnız bizim değil, tüm halkımızın ortak kaygısının mücadelesidir. Coğrafyamızda emperyalist ülkelerin Orta Doğu ülkeleri üzerinde savaş oyunlarını sahnelediği bir zamanda ülkemizin birlik beraberlik ve bütünlük içinde herkesin birbirini kucakladığı, kardeşlik hukukunun egemen olduğu bir Türkiye özlemi tüm halkımızın isteğidir. Anayasamızın ve cumhuriyet kazanımlarının her bir Türk vatandaşına eşit hakları tanıdığı bir ortamda, eşitliği bozacak ve halkımızı kardeşlik hukukundan ayrıştıracak hiç bir girişimi Kabul etmeyeceğimizin de bilinmesini istiyoruz. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak, emeğin hakkını savunurken demokrasiden, adaletten ve halk iradesinden asla vazgeçmeyeceğiz. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak biz buradayız ve emeğin tarafındayız. Emeğiyle geçinen herkes için adalet, eşitlik ve onurlu yaşam mücadelemiz sürecek”
Yıldırım, açıklamasının devamında, “23 yıldır tek başına ülkeyi yöneten bir iktidarın ülkeyi getirdiği son nokta; açlık, sefalet ve yoksulluk olmuştur. İşçisi, köylüsü, emeklisi, asgari ücretlisi ve memurları hep bir ağızdan "Geçinemiyoruz! Hakkımızı verin!" diyorsa o ülkede çok büyük yönetim sorunu vardır. 23 yıldır sermayeyi koruyan ve önceleyen, emekçiyi dışlayan ve ezen siyasi politikaları uygulamaktan vazgeçmeyen iktidara artık dur deme zamanı gelmiştir. 2008 yılında kurulan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emek ve sınıf mücadelesi öncülüğünde yürüttüğümüz sendikal kavga ile bugün Türkiye'nin üçüncü büyük memur konfederasyonuyuz. Doğru zeminde yürüttüğümüz emek ve sınıf mücadelesinden aldığımız güçle, uzun yılardır Toplu Sözleşme masasında emekçilerin ezilmesine ses çıkaramayan sözde yetkili konfederasyonların 8.Dönende de aynı oyunu bir kez daha oynamasına izin vermeyeceğiz! Ülkemizde son dönemde art arda yaşanan hukuk dışı ve antidemokratik uygulamalar, yalnızca bireysel hak ve özgürlükleri değil, ekonomik dengeleri de altüst etmiştir. Parti genel başkanları, seçilmiş siyasetçiler, belediye başkanları, gazeteciler ve üniversite öğrencilerinin hukuk normlarına aykırı tutuklanması; Televizyonlara karartma uygulanması, Demokrasinin, Adaletin, masumiyet karinesinin ayaklar altına alınması ve hukuk sistemine güvensizlik ekonomide yaşanan krizin asıl sebebidir. Emeğin yok sayıldığı, sermayenin öne çıkarıldığı bir dönemde yeni bir toplu sözleşme sürece giriyoruz. Kamuda çalışan 4 milyona yaklaşan memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2026-2027 yıllarında alacakları maaş zamlarının ve özlük haklarının belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri Ağustos ayında başlayacaktır. Uzun zamandır yanlış ekonomi politikalarında sürdürülen ısrar; çalışanın geçinemediği, çalışmak isteyenin iş bulamadığı, gelecek umudu kalmayan gençlerimizin yurt dışına gittiği, gıda fiyatlarının günlük olarak arttığı, toplumun sadece bir avuç ayrıcalıklı zümresinin zenginleştiği bir ortam yaratmıştır. Ekonomideki bu karanlık kriz günden güne ağırlaşırken, biz kamu emekçileri, asgari ücretli, emekli kirasını ödeyememe ve zorunlu gıda ihtiyacını dahi alamayacak kadar kritik bir sürecin eşiğine gelmiştir. 17 yıldır kamu emekçisinin haklı taleplerini, alınterini, emeğini, alanlarda yılmadan savunan Konfederasyonumuz, 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerine bu yıl Türkiye’nin üçüncü büyük memur konfederasyonu olarak katılacaktır. Haklı Mücadelesinden asla vazgeçmeyen Konfederasyonumuz, emeğin gerçek sesi olarak alanlarda sesini ve sözünü yükseltmeye devam edecektir! 7 dönemdir sürdürülen Toplu Sözleşme Masası ezilen emekçiler için gerçek bir müzakere alanı olmamış, yıllarca Çalışma Bakanlığı ile yetkili konfederasyonlarının tiyatro sahnesine dönüştürülmüştür. Masada Hükümetin belirlediği çerçevenin dışına çıkamayan sözde yetkili konfederasyonlar, emekçinin haklı taleplerini kabul ettirmek yerine iktidarın taleplerini kabul etmişlerdir. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emekçilerin yok sayıldığı masada oynanan bu oyunu bozmakta kararlıyız. Ağustos ayında başlayacak olan 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde artık biz varız! Masada;TÜİK'in rakamları değil, halkın sofrası konuşulacak!, Sadaka gibi verilen zamlar değil, insanca yaşam talepleri duyulacak!, Sessiz kalan sendikal anlayışa karşı, kararlı bir mücadele yükselecek!, Yalnız bırakılan tüm kamu emekçilerinin sesi olacağız! Artık bıçak kemiğe dayandı!, Bu ülkenin öğretmeni, sağlıkçısı, teknisyeni, mühendisi, güvenlik görevlisi ve memuru; daha fazla yoksulluğa mahkûm edilemez! Grev hakkının tanınmadığı, milyonlarca kamu emekçisinin temsil edilmediği bu yapay sözleşme düzeninin bu haliyle işletilmesine razı olmayacağız. Kamu emekçisi güçsüz ve kimsesiz değildir; Birleşik Kamu-İş var!”
Yıldırım, açıklamasının sonunda, “Bu vesileyle, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Zeydan KARALAR başta olmak üzere, Seyhan, Ceyhan belediye başkanlarına yerel yönetimlere ve belediye çalışanlarına yönelik son dönemde artan baskı, Masumiyet karinesi çiğnenerek yapılan gözaltı ve tutuklama uygulamalarını ülkemiz adına endişeyle takip ediyoruz. Hukukun üstünlüğünün, demokrasinin ve seçme-seçilme hakkının hiçe sayıldığı bu girişimler , halk iradesine açık bir müdahaledir. Bu hukuksuz uygulamalar bir an önce sona erdirilmeli, demokratik teamüllere geri dönülmelidir. Bu adaletsiz, korku yayan baskıcı düzene karşı çıkmak, ses yükseltmek sadece anayasal bir hak değil; aynı zamanda bir vatandaşlık görevdir!”