ALARA ÖZBERK
Köşe Yazarı
ALARA ÖZBERK
 

Yıldızlara mı Bakıyoruz, İçimize mi? Astroloji ve Psikoloji Arasında Kalan Zihin

Yıldızlara mı Bakıyoruz, İçimize mi? Astroloji ve Psikoloji Arasında Kalan Zihin Kabul edelim… Hepimiz zaman zaman burç yorumlarına göz atıyoruz. Belki sabah işe gitmeden önce belki sosyal medyada karşılaştığımız kısa bir videoda. Üstelik bu merak yalnızca “Merkür retrosunda eski sevgili döner mi?” düzeyinde kalmıyor.Birçok danışanım terapi seanslarında “Ben balık burcuyum, çok duygusalım zaten” ya da “Haritamda Satürn ağır çalışıyor, ondan bu kadar zorlanıyorum” gibi cümleler getirebiliyor. Astroloji, Modern Psikolojiyle Yarışıyor Mu, Yoksa Bilinçdışı Başka Bir İhtiyacımıza Mı Temas Ediyor? Bazı sorular vardır ki sadece akıl değil kalp de cevap arar; “Neden böyle hissediyorum?” “Hayatım neden hep aynı döngülere giriyor?” “Beni ben yapan nedir?” vs. Kimi bu soruları bir terapistin karşısında sorar, kimi bir doğum haritasının sessiz bilgeliğinde. Ama temelde ikisi de aynı yere ulaşmak ister;“Kendini anlamaya”… İnsan zihni özellikle belirsizlikle baş edemediğinde anlam üretmeye yönelir. ViktorFrankl’ın dediği gibi, “İnsanı hayatta tutan şey anlamdır.” Astroloji de aslında tarih boyunca bu ihtiyaca hizmet etmiş bir sistemdir. Gökyüzündeki düzeni yeryüzündeki karmaşayı anlamlandırmak için bir çerçeveye dönüştürür.Bu açıdan bakıldığında astroloji çoğu zaman bir psikolojik başa çıkma stratejisi gibi çalışır. Kimi insan için dua etmek kimi için ritüeller oluşturmak neyse, bir başkası için de haftalık burç yorumlarını okumak benzer bir regülasyon aracıdır. Ayrıca astroloji çoğu zaman karmaşık olanı sadeleştirme ihtiyacına da hitap eder. Bir doğum haritası iç içe geçmiş çok sayıda sembol içerir ama bir danışan için o harita bilinçdışında karmaşıklaşan duygulara bir anlam kazandırma aracıdır. “Zor bir dönemden geçiyorum çünkü Satürn döngüsündeyim” demek soyut bir içsel karmaşayı daha somut ve dışsal bir dilde açıklamak demektir. Bu durum çoğu zaman rahatlatıcıdır.Danışanların astrolojik dil üzerinden kendilerini tanımlamaya çalışmaları çoğu zaman bir içgörü arayışının işaretidir. Bu durum terapi sürecinde kullanılabilecek bir kapı da olabilir. Örneğin, “Benim ay burcum Yengeç olduğu için çok kırılganım,” diyen bir danışanın aslında duygusal regülasyonuyla ilgili bir çalışmaya ihtiyaç duyduğunu anlayabiliriz. Klinik gözlemlerimden biliyorum ki danışanlar bazen zihinsel açıklamaların ötesinde ruhlarına değen bir dile ihtiyaç duyarlar. İşte burada semboller girer devreye. Ay burcu dediğimiz şey belki de kişinin erken bağlanma şekliyle anne figürüyle kurduğu ilişkiyle örtüşebilir. Yükselen burç dış dünyaya gösterdiğimiz “maskemiz” olabilir mi mesela? Belki de evet, belki de bu sadece bir metaforama güçlü bir metafor.Yani astrolojiyi, klinik bir araç değil içgörüyü başlatan bir metaforik kapı olarak görmek mümkün olabilir. Elbette burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrım var. Astrolojik sembollerin kişisel iç dünyayı anlamlandırmak için kullanılması başka, sorumluluk devretmek ya da eylemsizlik için bir gerekçe olarak kullanılması bambaşkadır. “İlişkilerde hep sorun yaşıyorum çünkü Venüs’üm zararlı” dediğinde danışan, değişim sorumluluğunu bir gezegene yüklemiş olabilir. Bu noktada psikoterapi bireyin kendi etkisini, seçimini ve potansiyelini yeniden görmesine yardımcı olmalıdır. Çünkü terapi dışsal açıklamalarla değil içsel dönüşümle ilgilidir. Terapist olarak bizim görevimiz,  İnsanların dünyayı nasıl anlamlandırdıklarını önemseriz. Astrolojiye inanan bir danışanı ikna etmeye çalışmak değilbu inancın ona ne kattığını, neye hizmet ettiğini anlamaya çalışmak bizim işimizdir.Çünkü bazı inançlar iyileştirir bazıları ise kaçışa dönüşebilir. “Satürn yüzünden hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyor,” diyorsa biri, belki de kendi üzerindeki etkiyi görmüyor, sorumluluğu yıldızlara devrediyordur. İşte burada psikoterapi devreye girer ve “Gökyüzü ne söylüyor?”dan daha çok “Sen ne yapıyorsun?” diye sorar. Jung’un Penceresinden Astrolojiye Bakmak Psikolojinin kurucularından Carl Gustav Jung, astrolojiyi tamamen dışlamamıştır. Ona göre astrolojik semboller insanın kolektif bilinçdışından doğan arketiplere karşılık gelir. Yani içimizdeki “anne”, “savaşçı”, “bilge” gibi evrensel rolleri temsil eden figürler… Bugün doğum haritası okuyanlar aslında bu semboller aracılığıyla kim olduğunu, neden böyle hissettiğini anlamaya çalışıyor. Biz psikologlar ise bu anlamları kişinin hayatıyla, ilişkileriyle, geçmişiyle bütünleştirmeye çalışıyoruz.İşte terapist burada kişinin astrolojik anlatısının altında yatan duygusal ihtiyaçlara dokunur. Astrolojiyi inanç değil, ifade şekli olarak görmek, terapötik süreci daha sağlıklı kılar.Astrolojik kimliklere fazlaca tutunmak kişinin kendini dönüştürme kapasitesini gölgeleme riski taşır. Psikolojik açıdan bakıldığında etiketler bireyin hareket alanını daraltabilir. Oysa insan, her zaman yeniden inşa edilebilen bir varlıktır. Astrolojiyi ne küçümsemeline de sorgusuzca teslim olmalıyız. İnsanın kendine bakma biçimleri çok çeşitli. Kimimiz bilimsel verilerle, kimimiz mitolojik imgelerle, kimimiz yıldız haritalarıyla kendimizi anlamaya çalışıyoruz.Bu çabanın kendisi bile oldukça kıymetli.İnsan ruhu bazen göğe bakarak teselli bulur.Yıldızlara bakarken aslında kendi karanlığını, kendi potansiyelini görmeye çalışır.Terapist olarak benim için esas olan kişinin o sembollerle ne yaptığıdır. Astrolojik dil, bazen çok derin bir acının dışa vurumu, bazen de bir korunma biçimidir. Her halükârda, dikkate alınmalı, ama sabit bir kader gibi değil bir içsel harita gibi okunmalıdır.    
Ekleme Tarihi: 06 May 2025 - Tuesday

Yıldızlara mı Bakıyoruz, İçimize mi? Astroloji ve Psikoloji Arasında Kalan Zihin

Yıldızlara mı Bakıyoruz, İçimize mi? Astroloji ve Psikoloji Arasında Kalan Zihin Kabul edelim… Hepimiz zaman zaman burç yorumlarına göz atıyoruz. Belki sabah işe gitmeden önce belki sosyal medyada karşılaştığımız kısa bir videoda. Üstelik bu merak yalnızca “Merkür retrosunda eski sevgili döner mi?” düzeyinde kalmıyor.Birçok danışanım terapi seanslarında “Ben balık burcuyum, çok duygusalım zaten” ya da “Haritamda Satürn ağır çalışıyor, ondan bu kadar zorlanıyorum” gibi cümleler getirebiliyor.

Astroloji, Modern Psikolojiyle Yarışıyor Mu, Yoksa Bilinçdışı Başka Bir İhtiyacımıza Mı Temas Ediyor?

Bazı sorular vardır ki sadece akıl değil kalp de cevap arar; “Neden böyle hissediyorum?” “Hayatım neden hep aynı döngülere giriyor?” “Beni ben yapan nedir?” vs. Kimi bu soruları bir terapistin karşısında sorar, kimi bir doğum haritasının sessiz bilgeliğinde. Ama temelde ikisi de aynı yere ulaşmak ister;“Kendini anlamaya”…

İnsan zihni özellikle belirsizlikle baş edemediğinde anlam üretmeye yönelir. ViktorFrankl’ın dediği gibi, “İnsanı hayatta tutan şey anlamdır.” Astroloji de aslında tarih boyunca bu ihtiyaca hizmet etmiş bir sistemdir. Gökyüzündeki düzeni yeryüzündeki karmaşayı anlamlandırmak için bir çerçeveye dönüştürür.Bu açıdan bakıldığında astroloji çoğu zaman bir psikolojik başa çıkma stratejisi gibi çalışır. Kimi insan için dua etmek kimi için ritüeller oluşturmak neyse, bir başkası için de haftalık burç yorumlarını okumak benzer bir regülasyon aracıdır.

Ayrıca astroloji çoğu zaman karmaşık olanı sadeleştirme ihtiyacına da hitap eder.

Bir doğum haritası iç içe geçmiş çok sayıda sembol içerir ama bir danışan için o harita bilinçdışında karmaşıklaşan duygulara bir anlam kazandırma aracıdır. “Zor bir dönemden geçiyorum çünkü Satürn döngüsündeyim” demek soyut bir içsel karmaşayı daha somut ve dışsal bir dilde açıklamak demektir. Bu durum çoğu zaman rahatlatıcıdır.Danışanların astrolojik dil üzerinden kendilerini tanımlamaya çalışmaları çoğu zaman bir içgörü arayışının işaretidir. Bu durum terapi sürecinde kullanılabilecek bir kapı da olabilir. Örneğin, “Benim ay burcum Yengeç olduğu için çok kırılganım,” diyen bir danışanın aslında duygusal regülasyonuyla ilgili bir çalışmaya ihtiyaç duyduğunu anlayabiliriz.

Klinik gözlemlerimden biliyorum ki danışanlar bazen zihinsel açıklamaların ötesinde ruhlarına değen bir dile ihtiyaç duyarlar. İşte burada semboller girer devreye. Ay burcu dediğimiz şey belki de kişinin erken bağlanma şekliyle anne figürüyle kurduğu ilişkiyle örtüşebilir. Yükselen burç dış dünyaya gösterdiğimiz “maskemiz” olabilir mi mesela? Belki de evet, belki de bu sadece bir metaforama güçlü bir metafor.Yani astrolojiyi, klinik bir araç değil içgörüyü başlatan bir metaforik kapı olarak görmek mümkün olabilir.

Elbette burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrım var. Astrolojik sembollerin kişisel iç dünyayı anlamlandırmak için kullanılması başka, sorumluluk devretmek ya da eylemsizlik için bir gerekçe olarak kullanılması bambaşkadır.

“İlişkilerde hep sorun yaşıyorum çünkü Venüs’üm zararlı” dediğinde danışan, değişim sorumluluğunu bir gezegene yüklemiş olabilir. Bu noktada psikoterapi bireyin kendi etkisini, seçimini ve potansiyelini yeniden görmesine yardımcı olmalıdır. Çünkü terapi dışsal açıklamalarla değil içsel dönüşümle ilgilidir.

Terapist olarak bizim görevimiz, 

İnsanların dünyayı nasıl anlamlandırdıklarını önemseriz. Astrolojiye inanan bir danışanı ikna etmeye çalışmak değilbu inancın ona ne kattığını, neye hizmet ettiğini anlamaya çalışmak bizim işimizdir.Çünkü bazı inançlar iyileştirir bazıları ise kaçışa dönüşebilir. “Satürn yüzünden hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyor,” diyorsa biri, belki de kendi üzerindeki etkiyi görmüyor, sorumluluğu yıldızlara devrediyordur. İşte burada psikoterapi devreye girer ve “Gökyüzü ne söylüyor?”dan daha çok “Sen ne yapıyorsun?” diye sorar.

Jung’un Penceresinden Astrolojiye Bakmak

Psikolojinin kurucularından Carl Gustav Jung, astrolojiyi tamamen dışlamamıştır. Ona göre astrolojik semboller insanın kolektif bilinçdışından doğan arketiplere karşılık gelir. Yani içimizdeki “anne”, “savaşçı”, “bilge” gibi evrensel rolleri temsil eden figürler…

Bugün doğum haritası okuyanlar aslında bu semboller aracılığıyla kim olduğunu, neden böyle hissettiğini anlamaya çalışıyor. Biz psikologlar ise bu anlamları kişinin hayatıyla, ilişkileriyle, geçmişiyle bütünleştirmeye çalışıyoruz.İşte terapist burada kişinin astrolojik anlatısının altında yatan duygusal ihtiyaçlara dokunur. Astrolojiyi inanç değil, ifade şekli olarak görmek, terapötik süreci daha sağlıklı kılar.Astrolojik kimliklere fazlaca tutunmak kişinin kendini dönüştürme kapasitesini gölgeleme riski taşır. Psikolojik açıdan bakıldığında etiketler bireyin hareket alanını daraltabilir. Oysa insan, her zaman yeniden inşa edilebilen bir varlıktır.

Astrolojiyi ne küçümsemeline de sorgusuzca teslim olmalıyız.

İnsanın kendine bakma biçimleri çok çeşitli. Kimimiz bilimsel verilerle, kimimiz mitolojik imgelerle, kimimiz yıldız haritalarıyla kendimizi anlamaya çalışıyoruz.Bu çabanın kendisi bile oldukça kıymetli.İnsan ruhu bazen göğe bakarak teselli bulur.Yıldızlara bakarken aslında kendi karanlığını, kendi potansiyelini görmeye çalışır.Terapist olarak benim için esas olan kişinin o sembollerle ne yaptığıdır. Astrolojik dil, bazen çok derin bir acının dışa vurumu, bazen de bir korunma biçimidir. Her halükârda, dikkate alınmalı, ama sabit bir kader gibi değil bir içsel harita gibi okunmalıdır.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.