Günümüzde daha da göze çok batan, boşanmalar ya da ebeveynlerin geçim sıkıntısı yüzünden evinden, ailesinde ayrı kalmaları oldukça çoğaldı.
Malum bütün bu yaşanan nedenlerin mutlaka bir çıkar yolu olurken, ebeveynlerin birinin ölümü, eğer çocuğunuz varsa çok daha sancılı süreçlere gebe…
İnsan evladı nelere alışmıyor ki? Hayatta yaşanan olumlu ya da olumsuz deneyimlerin hangisi ölene kadar sürüyor ki? Mutlaka hepsinin bir sonu vardır. Ancak bu son gelene kadar özellikle minik kalpleri delip geçiyor.
Bu yıl “Aile Yılı” ilan edildi. Elbette ki nedenini de hepimiz biliyoruz. Ailelerin parçalanması, çocuk oranın oldukça düşmesi ve aile bağlarının yavaş yavaş kopması, en büyük nedenlerden biri…
Peki, yıl ilan etmekle sorun çözülebilinecek mi?
Eğer tespit edilen sorunlar çözülmezse, sadece hükümet eylem planı olarak öksüz yetim kalan “çabaladık olmadı…” düşüncesinden öteye gidemeyecek bir durum olmaz mı?
İnsanlar neden boşanıyor? Evli çiftler neden çocuk sahibi olmaktan çekiniyor? Ebeveynlerden en az biri neden başka memleketlere çalışmaya gidiyor ya da neden uzun saatleri içeren mesailerde çalışmak zorunda kalıyor?
Daha da önemlisi psikolojik bir sıkıntı yaşandığında bu insanlar neden yardım alamıyor?
Özellikle boşanmış olan ebeveynlerin bir de çocukları varsa…Bu insanlara yön verecek, destekleyecek uzmanlara ulaşmaları neden bu kadar zor ve devletin imkânlarıneden oldukça kısıtlı?
Ben soruları sıralamaya sıraladım da keşke bildiğim çözümlere yetkililer kafa yorsa…
Anlayacağınız öyle “Aile Yılı” ilan edip, etkinlikler yaparak medyada boy göstermek kadar basit bir konu değil bu…
Hal böyle olunca da ebeveynler yardım alacak parayı da bulamayınca, iş bizim gibi eğitimciler düşüyor.
Öncelikle ayrılan ailelerde gördüğüm genel durumu şu; “aman çocuk üzülmesin” diyerek onu merkeze alıp doyumsuz,mutsuz,kaprisli bir birey yetiştirmek için ellerinden geleni yapmak.Çocuk hangi tarafta kalıyorsa, diğer ebeveyni düşman görmek ve çocuğa düşmanı tanıtmak. En acısı da çocuk doğuracak kadar yakınlaşan ebeveyn karşısındakine düşman kesiliyor ve taraflar birbirinin hayatını cehenneme çevirmek için evlatlarını dahi kullanabiliyorlar.
Peki, sağlıklı bir şekilde ayrılma büyüklüğünü gösterebilen anne-babalar çocukları için nasıl bir yol izlemeli?
2-6 yaş arası çocuklar, anne-baba ayrılığını anlamakta zorlanırlar ve bu durum onlarda bazı davranış bozukluklarına yol açabilir. Bu bozukluklar arasında öfkelenme, içine kapanma, alt ıslatma, parmak emme, aşırı ağlama, uyku sorunları gibi tepkiler görülebilir. Bu yaş aralığında çocuk, güven duygusunu yeni yeni inşa eder ve ebeveyn ayrılığı bu güveni sarsabilir. Ancak doğru yaklaşım ve destekle bu süreci sağlıklı atlatmaları mümkündür.
Açıklamalar basit, dürüst ve yaşa uygun olmalı: “Babanla artık aynı evde yaşamayacağız ama seni çok seviyoruz ve seninle ilgilenmeye devam edeceğiz.” gibi net cümleler kullanılmalı.
Duygularını ifade etmesine izin verin: Kızgınsa kızgın, üzgünse üzgün olmasına alan açın. "Üzülme" demek yerine "Üzgün olduğunu anlıyorum" gibi empatik yaklaşın.
Rutini koruyun: Çocuklar için günlük düzen ve tutarlılık, güven hissini destekler. Uyku saati, yemek zamanı, oyun zamanları değişmemeli.
Suçluluk duygusuna yer verilmemeli: Çocuklar çoğu zaman ayrılığı kendileriyle ilgili sanabilir. Bu yüzden “Bu senin suçun değil” mesajı net verilmeli.
Profesyonel destek gerekebilir: Davranışlar çok yoğun, süreğen ve günlük işlevselliğini bozuyorsa bir çocuk psikoloğundan destek alınmalı.
Çocuk ebeveynini hangi sıklıkla görmelidir?
2-6 yaş aralığındaki çocuklarda anne-baba ayrılığı, duygusal gelişim açısından oldukça hassas bir dönemdir. Bu yaş grubunda çocuklar istikrar ve bağlanma ihtiyacı duyarlar. Bu nedenle ebeveynlerinden biriyle yaşamayan çocuğun diğer ebeveyniyle düzenli, sık ve güvenli temas kurması çok önemlidir. Ancak sıklık, çocuğun yaşı, gelişim düzeyi, ebeveynlerin ilişki kalitesi ve coğrafi yakınlık gibi etkenlere bağlı olarak değişebilir.
2-3 yaş: Bu yaşta çocuklar "ayrılık kaygısı" yaşadıkları için ebeveynle kısa ama sık görüşmeler (haftada 2-3 kez, birkaç saatlik) önerilir. Gecelik kalmalar, çocuk hazırsa ve güvenli bağ varsa başlanabilir.
4-6 yaş: Çocuklar artık zaman kavramını biraz daha iyi anladığı için daha uzun ve haftalık düzenli görüşmeler yapılabilir (örneğin hafta sonu 1 gece konaklamalı + hafta içi bir gün kısa görüşme).
Önemli noktalar:
Görüşmelerin düzenli ve öngörülebilir olması çocuğun güven duygusunu korur.
Çocuk her iki ebeveynle de duygusal bağını sürdürebilmeli, biriyle “taraf tutma” zorunluluğu hissetmemelidir.
Ebeveynler arası çatışma, çocuğa asla yansıtılmamalıdır. Bu yaşlarda çocuk kendini suçlu hissedebilir.
Süreklilik ve duygusal bağ bu yaş grubu için nicelikten çok daha önemlidir. Baba ne kadar sık ama stresli görüşüyorsa, bu olumlu değil olumsuz etki yaratabilir. Dolayısıyla kaliteli, şefkatli, çocuğun temposuna uygun zaman çok daha kıymetlidir.
Dip not:Siz sadece anlaşamadığınız için boşandınız, birbirinize düşmanca yaklaşım hem mesul olduğunuz çocuğun gelişimine zarar verirken hem de kendi hayatınızda kaygılarınızı çoğaltır. Zaten isteseniz de istemeseniz de bir çocuk dünyaya getirerek akrabalık bağlarını oluşturmuş oluyorsunuz. Bunun artık geri dönüşü yok o halde bütün olumsuz duygularınızı bir kenara atmak zorundasınız. Unutmayın ne kadar öfke duysanız da bir insana yıllar içinde o öfke yerini duygusuzluğa bırakıyor. O yüzden ne kendinizi ne evladınızı yıpratmayın. Siz sadece boşandınız ve hala akrabasınız hepsi bu…
Bu arada, sadece işçinin çalıştığı herkesin tatil yaptığı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun!
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın,akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!