20. Yüzyılın ilk çeyreği dünyayı başta siyasal olmak üzere tüm alanlarda derinden sarsan iki büyük olaya şahitlik etti.
İlki 17 Ekim Bolşevik Devrimidir. Her ne kadar bu devrimin, sanayileşmenin doğduğu ve en güçlü olduğu, işçi sınıfı örgütlemesinin en yoğun olduğu İngiltere’de olacağı öngörülse de öyle olmadı. Rusya’da Çar’ı deviren Bolşevikler Sosyalist devrimi gerçekleştirerek SSCB’yi kurdu.
1. Dünya Savaşı’na denk gelen bu önemli siyasal gelişme savaşın da dengesini değiştirdi. Aslında 17 Ekim Sovyet Devrimini tetikleyen olaylardan biri de Çanakkale Savaşı’dır. İngiltere ve müttefikleri Boğazları geçip müttefiki Rusya’ya yardım götüremeyince zorda kalan Rus Çar’ı Bolşevikler tarafından iyice köşeye sıkıştırıldı. Yani Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal dünya tarihini değiştiren başarılarından birini de Çanakkale Savaşı’nda kazandı.
Sosyalist Devrimin SSCB’si 1919’da başlayan Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli destekçilerinden biri oldu. Doğu sınırımız güvence altına alındığı gibi Sovyetler Birliği en önemli silah tedarikçilerimizden biri haline geldi. Yani Türkiye “Çanakkale Geçilmez” diyerek Bolşevik Devrimine katkı sağladı, Bolşevikler de Türk Kurtuluş Savaşı’nda bizim yanımızda yer aldı.
Bolşevik Devriminden 6 yıl sonra yine bir ekim günü dünya tarihini değiştiren bir başka önemli olay yaşandı. Bitmiş, parçalanmış, tükenmiş, esir alınmış Osmanlı Devleti’nin yerine Türkiye Cumhuriyeti doğdu.
Tüm mazlum milletlere örnek olan Türk Kurtuluş Savaşı dünya tarihinde emperyalizme atılmış en büyük şamardır. 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet; Türklerin ümmetten ulusa, kulluktan bireye geçişinin de ilanıdır. Öncesinde verilen mücadelede ve sonuçlarına bakıldığında dünya tarihine etkisi bakımından Türklerin Cumhuriyete geçişi Bolşeviklerin Rusya’da yönetimi ele geçirmesinden daha az önemli değildir.
Hatta SSCB, Mikhail Gorbaçov’un yönetimindeyken daha 20. Yüzyılın bitmesine 10 yıldan fazla bir zaman kala kendini feshetmişken Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti içeriden ve dışarıdan tüm saldırı ve kumpaslara karşın varlığını sürdürüyordu. Ne mutlu ki halen sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti günümüzde anti emperyalist mücadelede vites düşürmüş olsa da bu ülkemizin ve halkımızın sömürgeye karşı olan inatçı tutumunu değiştirmez.
Türkler ne kadar gurur duysa azdır. Büyük bedeller ödeyerek yokluk içinde içerideki hainlere ve dışarıdaki emperyalistlere karşı kazanılan destansı mücadele cumhuriyetle taçlandırılmış, kurulan bu cumhuriyet ve kurucusu Mustafa Kemal Atatürk kendisine (Türk halkına) rehber olmuştur. Yine dünya tarihini değiştiren ve yön veren 20. Yüzyıldaki iki büyük devrimden birini gerçekleştirmiş, diğerinin gerçekleşmesine katkı sağlamıştır.
Türk tarihinin Tomris Hatun’dan Mete Han’a, Attila’dan Fatih’e kadar dünya tarihine damga vurmuş önemli liderleri 2 bin 500 yıldır hafızalarımızla yer etmiştir. Bunların yanında geçtiğimiz yüzyıldaki sarsıcı ve dünyaya yön veren devrimlere etkisi, ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal’e duyulan hayranlığın boş olmadığını göstermektedir.
Her ekim ayı geldiğinde bunlar gelir aklıma. Ekim devrimin ve cumhuriyetin ayıdır.
Kasımda aşk başkadır derler ama…
Ekimde devrim başkadır…