CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut: Başkanlarımıza halkımızın korkunç bir desteği var
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut: Başkanlarımıza halkımızın korkunç bir desteği var
CHP Halkla İlişkiler ve Medyayla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Adana Milletvekili Burhanettin Bulut, tüm tutuklu belediye başkanlarına halkın korkunç bir desteği bulunduğunu belirterek, “Tutuklamalar Türkiye’nin geleceğine ve vicdanına yapılan bir darbedir” dedi.
>> SABİT ÖZKESER
“BAŞKANLARIMIZIN TUTUKLU OLMASI
ADANA’YA HİZMETLERİ DE AKSATIYOR”
CHP’li belediyelere yönelik gerçekleşen operasyon ve başkanların tutuklanması ile ilgili soruları yanıtlayan Bulut, “Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, Ceyhan Belediye Başkanı Kadir Aydar ve Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin’in tutuklu olması Adana’ya verilen hizmetleri de aksatıyor. Bu anlamda Adana’da vatandaşların hizmet almasının engellenmesi demek, onları cezalandırması anlamına geliyor. Bu bile yapılanların ne kadar yanlış ve ne kadar yaralayıcı olduğunun göstergesidir” diye konuştu.
“HER İLDE BELEDİYE BAŞKANLARININ
AYRI BİR HİKAYESİ BULUNUYOR ”
Burhanettin Bulut, “Her ilde belediye başkanlarının ayrı bir hikayesi var. İzmir’de il başkanımız tutuklu ve 6 aylık bir kooperatif başkanlığından kaynaklı tek imzası yok, eski Belediye Başkanı Tunç Soyer ‘Kooperatife destek vereceğim’ diye içerde, Antalya keza aynı şekilde oğlu ile ilgili içerde. O yüzden de onların dışında Adana’ya baktığımızda Kadir Aydar belediye ile iş yapmayan bir şirket üzerinden şu anda suçlanıyor, 14 yaşında oğlu olan Oya Tekin’in dosyada hiçbir bağlantısı olmadığı halde Zeydan Karalar da 10 yıl önceki bir mevzudan dolayı çağrılmış ve cezaevine konulmuş durumdalar” dedi.
“SUÇLU OLDUKLARI İÇİN DEĞİL,
HİZMET VERDİKLERİ İÇİN CEZAEVİNDELER”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut, “Tüm belediye başkanlarımıza halkın korkunç bir desteği var. Çünkü; bunlar suçlu oldukları için değil, hizmet verdikleri için cezaevinde. Özellikle Zeydan Karalar’ın 3. Dönemi… 3 dönemdir herhangi bir işlem yapmamışsınız, 3. Dönemde Sayıştay’ın denetiminden geçmesine karşın bunu yapıyorsanız bu doğru değildir. Mesele hem tüm belediye başkanlarımıza sevgi kadar burada haksızlığın da vatandaşlar tarafından kabul görmemesi ya da ona tepki göstermesi denebilir. Biz tüm belediye başkanlarımıza sahip çıkıyoruz” diye konuştu.
“GÜNGÖR GEÇER’E HERKESİN
DESTEK VERMESİ GEREKİR ”
Zeydan Karalar’ın yerine seçilen Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Güngör Geçer’in eski bir arkadaşı olduğuna da dikkat çeken Bulut, “ Siyaset dışında da bir arkadaşlığımız var. Partili, Adana’ya herkesin tanıdığı bir isim” diyerek, sözlerini daha sonra şöyle sürdürdü:
“Bu süreç olağanüstü bir süreç. Hepimizin başkanlara, yöneticilere, vekil başkanlara herkesin birbirine yardımcı olması gerekir. Bu mesele eğer sadece Zeydan Karalar’ın içeriye atılması ile kurtulacak diye düşünülüyorsa yanılır. Bu herkesin güvensiz bir halde olduğunun da göstergesi. 30 yıl sonra bir diploma iptal edilebiliyorsa, herkesin tapusu da iptal edilebilir. 10 yıl önceki bir dosyadan dolayı bir insan içeri atılıyorsa herkes içeri atılabilir. Güngör Geçer Belediye Başkan Vekili olarak tek başına bir sorumlu değil, bu ülkenin demokrasisine, bu ülkenin gidişatından endişe duyan herkesin ona destek vermesi gerekiyor. Bir geçiş dönemi.. Sadece iyiler dayanışarak bu süreci atlatabilir…Yoksa kaostan beslenenler, iftira ile insanların haysiyetine, şerefine laf edenler böyle görünür halde kalır.
“TOPLUMUN YÜZDE 70’İ BU İŞİN
BİR SİYASİ OLDUĞUNUN FARKINDA”
Kimle karşılaşırsak sorduğu soru ‘Bu nereye gider, ne olacak ?” diye oluyor. Tabii meseleye hukuksal açıdan anlatmaya kalkınca yanlış yapıyoruz. Çünkü; mesele hukuksal açıdan değil, yoksa mesele eğer belediyelerde bir soruşturma ise bunların nasıl yapıldığına ilişkin bir kaide var zaten. Sadece CHP’li belediyelere gitmek, gizli tanık ile, iftira atılarak falan bu soruşturmalar olmaz yada bu kadar tutuklamalar olmaz. Toplumun yüzde 70’i de bu işin bir siyasi olduğunun farkında ve bunu da ifade ediyor. Kaldı ki hep söylüyorum; siyasi demek bile bu olayı hafife almak demek. Ne hukuki, ne siyasi… Bu Türkiye’nin geleceğine yapılan büyük bir darbe. Vicdanına yapılan bir darbe. Öyle bakmak lazım. Çünkü herkesi yaralayan bir sürü hikayeler var. İşte cezaevinde 2 defa evlilik oldu, içeride iken çocuğu doğum yapan oldu, hastaneye defalarca kaldırılan oldu ve bunların büyük çoğunluğu da dosyaları bomboş. Tutuklu yargılamalarını gerektiren hiçbir şey yok. Bir cezalandırma, bir düşman hukuku uygulanıyor. Mesele Türkiye’de oyunu kaybeden, bir daha iktidar olma ihtimali görmeyen bir iktidarın ‘Neden bana oy vermiyorsunuz ?” diye halkı cezalandırması ve millet iradesini cezalandırılması…
“MİTİNGLERİMİZDE OY ALDIĞIMIZDAN
DAHA FAZLA 2-3 KATI İNSAN VAR”
Türkiye’nin bu olaya sahip çıktığını da anlatan Bulut, “Yapılan mitinglere katılımlara baktığınızda oy aldığımızdan daha fazla mitinglerde 2-3 katı insan var ve en son örnek de Aksaray’dır” diyerek sözlerini daha sonra şöyle sürdürdü:
“CHP’ye bu kadar saldırının içyüzünde bir de şu gerçek var; CHP Türkiye’nin her bölgesinde oy alan bir parti olmuştur. Düne kadar en çok eleştirilen partimiz şu anda Türkiye’nin 7 bölgesinde de belediyesi olan oy alan bir parti konumunda. Ama baktığınızda örneğin AK Parti Adana’da hiç belediye kazanamadı. Bu CHP’nin Türkiye’nin Orta Anadolu’sundan, Karadeniz’inden de, Ege’sinden, Doğu’sundan da oy aldığı ve iktidara geldiğinin en belirgin göstergesi. Tüm hazımsızlıkların bugünkü operasyonların asıl sebebi de bu… Türkiye’de bir Anadolu hakimiyeti var tüm bu kötülüklerin, fenalıkların yanında hiç toplum birbirinden ayrışmadı. Hep geleneklerimiz birleştirici, kucaklayıcı yönünde. Mevlanalılar, Pir Sultancılar, Dadaloğlusu, Yaşar Kemal’ı bunları saydığınızda hep bir mücadelede ve haksızlıklara karşı olmaktan yola çıkılır… Misal; İnce Memet’in hikayesinde Abdi Ağa değil , İnce Memet’tir kahraman. Dolayısıyla bu süreç de bitecek. Bu süreç bittiğinde İnce Mehmet’liler anılacak. İnşallah daha fazla hasar vermezler. Bu ülkeyi yönetenler bu gidişata bu kadar çok zarar veren bir şekilde tarihe kalmamaları gerekiyor. Bir an önce Anadolu kültürünün, geleneğinin anlayışına dönmelerini istiyorum. . Bu kadar yaşanılan olumsuz süreçlere rağmen her şey çok güzel olacak. Olmaması mümkün değil. Nedeni ise, Anadolu’da bundan önce yaşanmış felaketlere, sıkıntılara bakın hepsinin sonu aydınlıkla. Bu ülke 12 Eylül’ü de gördü başka kötülükleri de gördü ama ne oldu o bütünlük o barış iklimi hiç bozulmadı, yine öyle olacak.Bugün çok uzun süren bir iktidarın iktidar körlüğü yaşanıyor. Kendi yurttaşına, bugüne kadar kendisine oy vermiş yurttaşına bir eziyeti var. Bu da son bulacak. Giderken bazen böyle bir gitmek istemiyorlar ama bu işin karar vericisi halktır. Halk nasıl iktidar yaptıysa o iktidarı da değiştirmeyi bilir.”
“ASLINDA İSTEDİĞİMİZ
HAK, HUKUK, ADALET”
Bizim aslında istediğimiz hukuk, adalet ve demokrasi. Mesela biz hiç yargılanmasın demedik aksine adaletli yargılayın dedik, ayırmadan yargılayın diye ifade ettik. Bazen bazı olaylar karşısında toplumsal reaksiyonlar farklı olabiliyor. Örneğin miting yapıyoruz ama hala arkadaşlarımız…. Ediyorlar. Herkes elindeki imkan ölçeğinde reaksiyon ve tepki verir. Bir haksız rekabetin olduğu açık. Haksız rekabetten kastım şu ; iktidarın devamı için devletin tüm olanaklarını kullanan bir Cumhurbaşkanı var. Devletin yargısını, emniyetini, kamusunu hepsini sadece iktidarı için yönetmeye kalkıyor. Bunları iktidarın devamı niteliğinde kullanıyor. Veyahut da kendisini devletin yerine koyup, kendi dışındaki herkesi şüpheli diye bakıyor.Dolayısıyla burada dengeli bir rekabetin olma şansı yok. Ama birinci güç asıl karar veren halktır. Halkın olmadığı hiçbir siyasi yapı güç bulmaz, geleceği kalmaz. Miting alanlarına gelen insanların çeşitliliğine geldiklerinde oradaki havasına baktığınız zaman bizim yanımızda. Anketler de onu gösteriyor. O nedenle asıl güç bizde. Her ne kadar devlet olanaklarını kullansalar da seçimlere kadar özgür olan bir iktidar var. Bu süreçte çok kişiye zulüm edecekler o görünüyor. Haksızlıklara uğratacaklar o görünüyor. Ama sonuçta bu ülke toprakları bu tür olayları daha önce de gördü. Ama iyiler her zaman tarihe kaldı. Kötüler de tarihin karanlık sayfalarında gömüldüler, gittiler.
“İLLAKİ ADAY OLMAK İSTİYORSAN
GEL 2 KASIM’DA ADAY OL BİZ DE DESTEK VERELİM”
Biz seçim çağrılarını sürekli yapıyoruz. Gerekçemiz de şu; Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bu ülkeyi yönetemediğine dair tespitlerimiz. Bir defa son seçimlerde birinci parti olma özelliğini yitirdi o yüzden de bir güvensizlik de aynı zamanda. Genelde dünyada tüm siyasi partilerde seçimlerde oy kaybeden tekrar bir güven tazelemesi yapması gerekiyor. İkincisi ise bu partinin geleceğe ilişkin umutlu bir görüntü vermemesi. Ekonomiye ilişkin olumlu bir görüntü vermiyor, yoksulluk her gün biraz daha artıyor, derinleşiyor. Demokrasi anlamında bakıldığında da keza aynı şekilde yargıya, devlet kurumlarına olan güven çok ciddi bir şekilde azalmış durumda.Bir taraftan Anayasa yapalım derken de Anayasa’ya uymayan da bir iktidar var. 2 Kasım seçim çağrısı için eğer illaki aday olmak istiyorsan gel 2 Kasım’da aday ol biz de sana destek verelim. Çünkü Anayasa senin bir daha aday olmanı mümkün kılmıyor. Çünkü erken seçimin ya da seçime gitmenin kaideleri yazıyor yasada. O vesileyle sen hem yasayı zorlayacaksın hem erken seçim yapmamaya çalışacaksın. Bu hukuki değil. O açıdan aslında Anayasa’ya kuralına uyması çağrısı o ön seçim çağrısı ama gördüğümüz kadarıyla insanları, şartları zorlayarak elindeki tüm devlet olanaklarını kullanarak seçimlere daha avantajlı girmeye çalışıyor. Biz 2 Kasım örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin geleceğini düşünüyorsan, bu kötü gidişi bir an önce bitirmek istiyorsan, bu ülkeye az da olsa bir sevgin varsa, memlekete ve milli ve yerlilik duygun az bir şey öne çıkıyorsa bir an önce erken seçime git diye çağrıda bulunuyoruz.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.