FATMA NUR TOZLU
Köşe Yazarı
FATMA NUR TOZLU
 

LGS 2025 Sınavı ve Yankıları-2

Yazının ilk kısmında LGS sınavında en üst dilimdeki yığılmanın nedenlerinden bahsetmiştik. Çözümlerini bu yazıya bıraktık. Peki neler çözüm olabilir? Kontenjanların yetmediği, yeterli sayıda okul olmadığı kesin. Nitelikli okul sayısı artmalıdır, en azından önceki yıllarda olduğu gibi öğretmen liseleri, süper liseler, ve mesela mühendislik liseleri veya bazı özel okulların uyguladığı STEM programı uygulayan liseler açılmalıdır. STEM Programı nedir? Kısaca açıklayacak olursak. Bilim (Science), teknoloji (Technology), mühendislik (Engineering) ve matematik (Mathematics) olmak üzere dört disiplini bütünleştiren bir öğrenme, uygulama ve geliştirme yaklaşımıdır. En kısa vadede yapılabilecek olan, nitelikli olmayan okulların “süper lise bölümü” açılarak en azından belli bir yüzdelik dilimindeki çocuklar kendi mahallesindeki okula ayrı ve özel bir grup olarak yerleşme imkanı bulur. En temel ve esas çözüm LGS sınavının tümden kaldırılmasıdır. Ama buna yanaşılır mı bilmiyorum. Çünkü bu sınav sektöründen paralar kazanan dev bir endüstri var. Dershanesi, yayın evi, etüt merkezi, özel öğretmeni, benim de dahil olduğum öğrenci koçları, sınav merkezleri ve aklıma gelmeyen başka bir sürü destek kurumları.. Hepsi kan kaybedecektir. Hepsi bu sınav sistemi üzerinden, dolayısıyla öğrenci aracılığıyla para kazanan kişi, kurum ve kuruluş olmuşlardır. Hoş merkezi yerleştirme olmaz, başka şekilde seçilir öğrenciler liseye ve bu çark yine bir şekilde işlemeye başlar. Ama en azından bu kadar yıpratıcı olmaz. Bu kadar büyük bir grup öğrenci kendini değersiz, yetersiz, başarısız hissetmez.. Az şey mi? Bunlar bizim yönetebileceğimiz şeyler değil. Bakanlığın isteyeceği ve alacağı kararlar. Bizler ancak kamuoyu bilinci ve baskısı oluşturabiliriz. Bizler sistemin şu haliyle ne yapabiliriz? Her zaman olduğu gibi şu tabloda bile birçok öğrenci özel liselere burslu olarak giriş yaparak bir şekilde inandıkları iyi bir özel lisede okuma fırsatı bulabiliyorlar. Hatta sırf bunu hedefleyen öğrenciler veya aileler bile oluyor.  Bu kısmen bir çözüm. Bu sınava olan bakış açımızı değiştirmek en sağlıklı olanı bana göre. Akademik başarıyı tek başarı kriteri sayan, diğer yetenek ve becerileri hiçe sayan bir ölçme değerlendirme sistemi, kafadan bir grup öğrencinin kendine olan güveni, değeri ve saygısı üzerine ağır bir darbe vuruyor. “Matematik yapamıyorsan hiçsin..” mesajı gibi.. Üstelik sistemin başarı kriteri olarak aldığı şey de, haziran ayına kadar bir takım bilgileri hafızada tutabilme becerisi ve okuduğunu anlama becerisi.. ‘Sadece bunları en iyi yapabilenler başarılı, diğerleri başarılı değil’ yanılgısına çocuklarımızı sokmamamız lazım. Bu sınavı kazanmak uğruna çocuklarımız ruhlarını, hayallerini, öz güvenlerini, umutlarını, kimliklerini yolda bırakıyorlar. Nitelikli okulları nitelikli yapan o okulların müfredatı, öğretmenleri, yöneticileri değil. Öğrencileridir.. Tüm devlet okullarında olduğu gibi, fen liselerinde bile aynı müfredat, (ki eskiden o da farklıydı, fen lisesinin bir ayrıcalığı ve anlamı vardı) aynı devlet kadrosu tarafından atanan öğretmenler ve yönetici kadrosu. Üstelik bu sene çoğu öğretmen, okulların kapanmasına bir ay kala başka yerlere atandılar olaylı bir şekilde. Ayrıcalıklı bir kadro, farklı bir müfredat ve uygulama yok yani.. “E neden o zaman bu kadar çaba?” Zaten bu yüzden abartmamamız gereken bir sınav bana göre. Ama sorunun cevabı ise aslında çook uzun bir yazı konusu. Öğrenciler kendi frekanslarında arkadaşlarıyla bir arada olma şansını yakalıyor. Yani nitelikli ve güvenilir bir arkadaş çevresi diyebiliriz kısaca. Fen liselerinin ve İstanbul’daki bazı okulların belli bir prestiji var. Bazı öğrencilerin hayali bu okullar. En iyi okullardan birinde okuyor olmanın verdiği duygusal tatmin (veya egosal tatmin) var. Başarmış olma duygusu var. Hepsi de duygusal nedenler. İyi bir eğitim var diyebilir miyiz? İyi bir lise eğitimi derken ne kastediyoruz? Üniversiteyi iyi okulları kazandıran okullar mı? İyi çocuk her zaman her yerde kazanır ki zaten. Köyde çobanlık yapan öğrencilerin 500 tam puan aldığını biliyoruz. Falanca okul ya da dershane mi kazandırdı şimdi o çocuğa sınavı? Kendi kazandı. Bu hep böyleydi. O okuldan geçiyordu, denk geldi. Özetle başarı algımızı bir gözden geçirmeliyiz. Sınavı kazanacağız diye hırsla birbirini ezen, kendini ve değerlerini kaybeden çocuklar yetiştireceğimize, öz disiplinli, çalışkan, saygılı, yaşam becerileri gelişmiş çocuklar yetiştirmeliyiz. Bir de bu yarışa uzaktan bakan çocuklar var. Sistem elemiş ama hayata tutunmaya çalışan çocuklar.. Onlar bizim çocuklarımız değil mi? Neden hiç konuşulmuyorlar?  
Ekleme Tarihi: 20 Temmuz 2025 -Pazar

LGS 2025 Sınavı ve Yankıları-2

Yazının ilk kısmında LGS sınavında en üst dilimdeki yığılmanın nedenlerinden bahsetmiştik. Çözümlerini bu yazıya bıraktık.

Peki neler çözüm olabilir?

Kontenjanların yetmediği, yeterli sayıda okul olmadığı kesin. Nitelikli okul sayısı artmalıdır, en azından önceki yıllarda olduğu gibi öğretmen liseleri, süper liseler, ve mesela mühendislik liseleri veya bazı özel okulların uyguladığı STEM programı uygulayan liseler açılmalıdır. STEM Programı nedir? Kısaca açıklayacak olursak. Bilim (Science), teknoloji (Technology), mühendislik (Engineering) ve matematik (Mathematics) olmak üzere dört disiplini bütünleştiren bir öğrenme, uygulama ve geliştirme yaklaşımıdır.

En kısa vadede yapılabilecek olan, nitelikli olmayan okulların “süper lise bölümü” açılarak en azından belli bir yüzdelik dilimindeki çocuklar kendi mahallesindeki okula ayrı ve özel bir grup olarak yerleşme imkanı bulur.

En temel ve esas çözüm LGS sınavının tümden kaldırılmasıdır. Ama buna yanaşılır mı bilmiyorum. Çünkü bu sınav sektöründen paralar kazanan dev bir endüstri var. Dershanesi, yayın evi, etüt merkezi, özel öğretmeni, benim de dahil olduğum öğrenci koçları, sınav merkezleri ve aklıma gelmeyen başka bir sürü destek kurumları.. Hepsi kan kaybedecektir. Hepsi bu sınav sistemi üzerinden, dolayısıyla öğrenci aracılığıyla para kazanan kişi, kurum ve kuruluş olmuşlardır.

Hoş merkezi yerleştirme olmaz, başka şekilde seçilir öğrenciler liseye ve bu çark yine bir şekilde işlemeye başlar. Ama en azından bu kadar yıpratıcı olmaz. Bu kadar büyük bir grup öğrenci kendini değersiz, yetersiz, başarısız hissetmez.. Az şey mi?

Bunlar bizim yönetebileceğimiz şeyler değil. Bakanlığın isteyeceği ve alacağı kararlar. Bizler ancak kamuoyu bilinci ve baskısı oluşturabiliriz. Bizler sistemin şu haliyle ne yapabiliriz?

Her zaman olduğu gibi şu tabloda bile birçok öğrenci özel liselere burslu olarak giriş yaparak bir şekilde inandıkları iyi bir özel lisede okuma fırsatı bulabiliyorlar. Hatta sırf bunu hedefleyen öğrenciler veya aileler bile oluyor.  Bu kısmen bir çözüm.

Bu sınava olan bakış açımızı değiştirmek en sağlıklı olanı bana göre. Akademik başarıyı tek başarı kriteri sayan, diğer yetenek ve becerileri hiçe sayan bir ölçme değerlendirme sistemi, kafadan bir grup öğrencinin kendine olan güveni, değeri ve saygısı üzerine ağır bir darbe vuruyor. “Matematik yapamıyorsan hiçsin..” mesajı gibi..

Üstelik sistemin başarı kriteri olarak aldığı şey de, haziran ayına kadar bir takım bilgileri hafızada tutabilme becerisi ve okuduğunu anlama becerisi.. ‘Sadece bunları en iyi yapabilenler başarılı, diğerleri başarılı değil’ yanılgısına çocuklarımızı sokmamamız lazım. Bu sınavı kazanmak uğruna çocuklarımız ruhlarını, hayallerini, öz güvenlerini, umutlarını, kimliklerini yolda bırakıyorlar.

Nitelikli okulları nitelikli yapan o okulların müfredatı, öğretmenleri, yöneticileri değil. Öğrencileridir.. Tüm devlet okullarında olduğu gibi, fen liselerinde bile aynı müfredat, (ki eskiden o da farklıydı, fen lisesinin bir ayrıcalığı ve anlamı vardı) aynı devlet kadrosu tarafından atanan öğretmenler ve yönetici kadrosu. Üstelik bu sene çoğu öğretmen, okulların kapanmasına bir ay kala başka yerlere atandılar olaylı bir şekilde. Ayrıcalıklı bir kadro, farklı bir müfredat ve uygulama yok yani..

“E neden o zaman bu kadar çaba?” Zaten bu yüzden abartmamamız gereken bir sınav bana göre. Ama sorunun cevabı ise aslında çook uzun bir yazı konusu. Öğrenciler kendi frekanslarında arkadaşlarıyla bir arada olma şansını yakalıyor. Yani nitelikli ve güvenilir bir arkadaş çevresi diyebiliriz kısaca.

Fen liselerinin ve İstanbul’daki bazı okulların belli bir prestiji var. Bazı öğrencilerin hayali bu okullar. En iyi okullardan birinde okuyor olmanın verdiği duygusal tatmin (veya egosal tatmin) var. Başarmış olma duygusu var. Hepsi de duygusal nedenler.

İyi bir eğitim var diyebilir miyiz? İyi bir lise eğitimi derken ne kastediyoruz? Üniversiteyi iyi okulları kazandıran okullar mı? İyi çocuk her zaman her yerde kazanır ki zaten. Köyde çobanlık yapan öğrencilerin 500 tam puan aldığını biliyoruz. Falanca okul ya da dershane mi kazandırdı şimdi o çocuğa sınavı? Kendi kazandı. Bu hep böyleydi. O okuldan geçiyordu, denk geldi.

Özetle başarı algımızı bir gözden geçirmeliyiz. Sınavı kazanacağız diye hırsla birbirini ezen, kendini ve değerlerini kaybeden çocuklar yetiştireceğimize, öz disiplinli, çalışkan, saygılı, yaşam becerileri gelişmiş çocuklar yetiştirmeliyiz.

Bir de bu yarışa uzaktan bakan çocuklar var. Sistem elemiş ama hayata tutunmaya çalışan çocuklar.. Onlar bizim çocuklarımız değil mi? Neden hiç konuşulmuyorlar?

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve cukurovapress.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.