5 Aralık 1934’ te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile Kadınların Milletvekili seçme ve seçilme hakları, tanındı… Diyeceğim o ki, hangi inançta olursa olsun, aslında ataerkil bir toplumda “Mustafa Kemal Atatürk” adını minnetle anması ve onu yüceltmek için öğretileriyle toplumda iz bırakması gereken Türk kadını…Bırakın, erkek egemen toplumda onların güç savaşlarını, Ata’mızın bizim için kazandığı savaşta, siz ona ve cumhuriyete sahip çıkın yeter… Dünya ülkelerinde bir ilk başaran Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir Türk kadını olarak minnetle, saygıyla anmaya devam edeceğiz. Ruhu huzur bulsun…
Ve gelelim çocuklarımıza, kapitalist düzende kaybolmaya yüz tutmuş, bencilliğimize…
Size birkaç soru yöneltmek isterim.
Anneler Günün’ de ya da Babalar Günün ’de eğer onlardan her ikisi ya da biri bu dünyadan göçtüyse siz ne hissediyorsunuz?
Ölmelerinin ilahi bir nedeni var, Allah’ tan gelene kul çaresiz, peki ya ebeveynlerden biri yaşarken çekip gitmişse?
Çocukken hiç birimiz bu derece kolay hiçbir şeye ulaşamazdık. Sizin elde edemeyeceğiniz her hangi bir şeyi akranınız aldığında ne hissettiniz?
Çoğumuz emekçi insanlarız, çalışmak zorundayız, çocuğunuzun mesai içinde bir etkinliğine katılamadığınız da çocuğunuz ve siz ne hissetti?
Sizin için cevap vereyim, berbat ve çok yetersiz anne olduğumu, çok kez içim acıyarak hissettim, ancak yaşam denilen döngüde evlatlar için bu acıları hep yaşamak zorunda kaldı.
Şimdi tekrar soruyor? Peki, neden hala evlatlarımıza bu acıları yaşatmak ve yaşatmalarına izin vermek için gayret ediyoruz?
Ben ne, anlatmaya çalışıyorum değil mi?
Biliyorsunuz, asıl mesleğim öğretmenlik bunca yıllık meslek hayatımda sürekli çocuk gelişimi üzerine yazdım, çizdim anlattım, zira benim hiçbir söylemim kitabi değildir 32 yıllık meslek hayatımda dönütleri görerek, gözlemleyerek… Akademik olarak da Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı unvanını aldım. Ancak, demek ki meslek arkadaşlarıma sesimi duyuramadım, hiç olmazsa siz ebeveynler lütfen sorun sorgulayın belki sizler gelecekteki bu yıkımları önleyebilirsiniz.
Kurumlarda doğum günleri yapılıyor. Allah Allah! Gösterişin zirvesini gören bu törenlerde, ailede kim varsa kurumda… Pahalı kıyafetler, pahalı pastalar… Peki bu kime hizmet ediyor? Çocuğa mı? Fotoğrafları yayınlayıp bundan prim elde eden kuruma mı? Kime?
İyide bu imkânı olmayan çocuğun durumu sizce nedir? Ya onun bu kadar kalabalık ailesi yoksa ve hatta anne-babası da ayrı ya da vefat etmiş ya da çalışma şartlarından dolay gelemiyorsa? Ne oldu bizim vicdanımıza, empatik düşüncelerimize?
Aynı duyguları yılsonu gösterilerinde de yaşayan bu çocukları neden duygusal olarak yıkıp geçiyoruz ve neden birileri “durun artık” demiyor, neden?
Ben artık isyan ediyorum. Aile katılımı dedikleri bir kavram var ve buna da karşıyım. Hiç kimse bu zor yaşamda minnacık ruhlara bu kadar yükü yükleyemez ve bunu yapanları da buna karşı gelmeyenleri de kınıyorum.
Özel günleri, lütfen bu derece abartmayın, bilin ki sizin yaptıklarınızı diğer çocuğun ailesi yapamaz. Kurumlarda bu tarz abartılı kutlamalara sizler “dur” demek zorundasınız, zira serbest piyasada var olmayan çalışan özel kurumların artık şirazesi kaymış durumda.
Özel günleri sakince kutlamak bu kadar zor olamamalı. Evlatlarımızı duygulara saygılı ve duyguları tanıyan nesiller olarak yetiştirmediğimiz sürece, yani Durkheim’in “ahlak bir toplumun dinamiğidir” dediği gibi, ne iyi, ne akıllı, ne mutlu bir toplum inşa edebiliriz.
Bugün biraz söylendim. Lütfen, çocuklarımızı iyi insan olarak yetiştirelim, bunun içinde bizlerin iyi insan olması gerekiyor. Gösteriş yerine tevazu, bencilik yerine duyarlılık bizim bırakacağımız en değerli miras…
Unutmayın, o boynu bükük çocuğun yerine, sizin çocuğunda olabilir. Çocuklarınızı kapitalist sistemin çarkına sokmamak yine sizlerin elinde…
Toplum mühendisliğinin gerçekleştiği Türk toplumunda, bu değişime izin vermemek için sorgulayın, araştırın, gözlemleyin ve kendinize sorun. “Mutlu, huzurlu, vicdanlı, ahlaklı çocuk mu yetiştirmek istiyorum, yoksa bencil, huzursuz, mutlu olamayan, ruhsuz, duyguları tanımaktan ve tanımlamaktan aciz bir gelecek mi, inşa etmek istiyorum?”
Belki bu yazdıklarım sizlere çok değersiz gelebilir, ancak bu küçük görünen davranışların daha sonra büyük yıkımlara neden olduğunu bizzat yaşayan bir eğitimci olarak, artık önlem alınması gerektiğini tekrar vurguluyorum. Sınırsız ve bencil yetiştirdiğimiz evladımızın hayatı bu kadar değersiz olmamalı.
Evlatlarımızın iyi insanlar olmaları ve vatana millete hayırlı bireyler olarak topluma karışmasını sağlamak hepimizin vazifesi.
Şimdilik her zaman olduğu gibi hoşça kalın, akıl ve beden sağlığınızı korumaya çalışın!
